Translate

15 Temmuz 2013 Pazartesi

Sınıf mı, Çokluk mu, Orta Sınıflar mı

Sınıf mı,  Çokluk mu, Orta Sınıflar mı: Gezi Parkı Katılımcıları Bağlamında Bir Tartışma
Gezi Parkı katılımcıları, farklı sınıflardan bireylerin, grupların ve cemaatlerin/toplulukların katılımı ve dayanışması dinamikleriyle oluşmuştu. Sınıfsal heterojenliği söz konusuydu. Korkut Boratav'ın    (http://www.toplumsol.org/her-yer-taksim-her-yer-direnis-soylesi-korkut-boratav-sendika/) "orta sınıflar" kavramına yönelttiği eleştirisi ve  öğrencileri şu anda işsiz olan müstakbel emekçiler olarak nitelemesinden yola çıkarak hakim çoğunluğun emekçiler olduğu düşünülebilir. Ancak, Boratav'ın da belirttiği gibi profesyonel mesleklerden gelenlerin kendi iş yerinde çalışanları küçük burjuva olarak nitelendirilebilirken başkalarını çalıştıranları burjuva olarak düşünmek gerekir. Başkalarının iş yerinde çalışanları ise emekçi olarak nitelendirilmek durumundadır. En geniş kategori olan emekçiler, Negri ve Hardt'ın (2001) yaptığı gibi 1. maddi ürün/meta üreten emekçiler ve 2. maddi olmayan ürün/meta ve hizmet üretenler olarak iki kategoriye ayırabilir (Negri ve Hard, 2001: 302-306). Ayrıca, maddi olmayan emek de a. bilişsel mal ve hizmet üreten emek ve b. duygulanımsal mal ve hizmet üreten emek olma üzere iki kategoriye ayrılabilir. Bu maddi olmayan emek kategorileri enformasyon, iletişim ve "sosyal  medya" teknolojilerinin üreticileri ve kullanıcılarıdır. 

Ancak Hemen belirtmek gerekir ki Gazi Parkı katlımcıları heterojen sınıfsal kompozisyonu ve heterojen siyasal-ideolojik ve kültürel-kimliksel kompozisyonu olan bir topluluktu. İdeolojik-siyasal  habituslarla oluşmuş grup ve toplumsal hareketlerin yanında  dinsel-etnik, çevreci, feminist ve heteroseksüel olmayan toplumsal hareketlerin ve kimliklerin bir arada olduğu bu topluluk "çokluk" kavramı ile nitelendirilebilir mi? Negri ve Hard (2001, 2004) "çokluk" kavramını küresel sermayenin emperyal hegemonyasına karşı çıkabilecek küresel bir toplumsal-siyasal kategori olarak kavramlaştırmışlardır. Oysaki Gezi Parkındaki topluluk yerel bir topluluktur ve yerel kamusal alanlara ve topluluk mekanlarına sahip çıkıp bu mekanların parasal amaçlı kentsel dönüşüm projeleri kapsamında dönüştürülmesine karşı çıkmaktadır. İstanbul'un ve Türkiye'nin farklı parklarında aynı amaçlı ve Gezi Parkı katılımcıları ile dayanışma içinde olan topluluklar ortaya çıkmış ve "forum" toplantıları şeklinde devam etmektedir.  Bu tür topluluklara "yerel çokluk" diyebilir miyiz? Twitter ve Facebook yoluyla  gerçekleşen küresel ilişkiler de dikkate alınarak yerelliği ağır basanlara "küyerel çokluk" ve küreselliği ağır basanlara da "küreyel çokluk" dinilebilir mi? Küyerel ve küreyel kavramlarını
"Küresel-Yerel Karmaşıklık ve  Etkileşimli Sosyal Bilim Araştırmaları: İlhan Tekeli’nin Önerisi Üzerine Bazı Gözlemler" başlıklı   İlhan Tekeli İçin Armağan Yazılar (Tarih Vakfı Yurt Yayınları, 2004) kitabının birinci bölümü olan yazıda.  Şuradan ulaşılabilir:
 https://www.academia.edu/35851698/%C4%B0lhan_Tekeli_i%C3%A7in_Arma%C4%9Fan_Yaz%C4%B1lar._Tarih_Vakf%C4%B1_Yurt_Yay%C4%B1nlar%C4%B1_%C4%B0stanbul_2004?auto=download

Peki Ankara, İzmir, Mersin ve diğer şehirlerin parklarında oluşan toplulukları/cemaatlerin sınıfsal bileşimleri nedir? Benzer şekil de  Kadıköy ve Abbasağa gibi İstanbul'un diğer parklarında yapılan forum toplantılarının sınıfsal komposizyonu hakkında ne söylenebilir? Bütün bur sorular hipoteze dönüştürülüp araştırılmak durumundadır. 


Bazı işçi sendikalarının öncülüğünde gerçekleşen 15-16 Haziran 1970 İstanbul işçi sınıfı direnişinden 43 yıl sonra 17 Haziran 2013'de Gezi Parkı olayları sürerken bir günlük grev kapsamında Taksim meydanına çıkmaya çalışan işçi sınıfı nasıl bir dönüşüm geçirmiştir? Taksim meydanına çıkmaya çalışırken basın açıklaması yaparak dağılan işçi eyleminin  Gezi Parkı katılımcıları üzerindeki ve sendika üyeleri üzerindeki etkisi ne olmuştur? Bu konular da sosyolojik olarak araştırılmak durumundadır. 

Hiç yorum yok: